Ben Aslında …
Ben aslında İngilizce öğrenmek istemiyormuşum. Bunu farkettim. Yıllardır öğrenmem gerektiğine dair bir fikir ve bu fikri gerçekleştirmek için ara ara çaba ve yine bu çabanın nihayete ermemesi sebebiyle vicdan azabı ve başarısızlık hissinin zuhur etmesiyle geçti ömrüm. Ama ben aslında İngilizce öğrenmek istemiyormuşum. Belki pragramatik yönden baktım, bilmiyorum ama oturdum. Devamlı şunları şunları yapmam lazım diye geçirdiğim onca şeyi zihnimde bir bir sıraladım. Sonra kendime neden bunu yapmak istiyorum , yapınca ne olacak? Çaba / zaman / sonuçtan mutluluk duyma gibi nüanslarla özetlemeye çalıştım. Ve karar verdim. Ben aslında İngilizce çalışmak ve öğrenmek istemiyormuşum.
Detaylandırmayıp genel bir ifadeyle beyan edeyim, sosyo-ekonomik koşulların neticesinde anca bu yaş aralığında kendimi tanıma fırsatı ve şansı bulmuşum. Herhangi bir etiket koymadan üzerime, görev yüklemeden, bugün hissettiklerim bunlardan ibaretmiş. Yarın başka bir şeyi, başka bir şekilde ister ve onun için ayrı bir gayret gösteririm. Ama şuanki farkındalığım buymuş. Hayali hedeflere ya da ihtiyacım olmayan amaçlara yoğunlaşmak, zaman sarfetmek yerine daha ayakları üstünde sağlam basan yollar çizmek ve bu yollarda yürümek; eriyip giden zamanda süzülebilmekmiş tek gayem .
Bir cihaz varmış. Konuşuyorsunuz ve karşıdakine çeviriyormuş sesli olarak. Belki de artık herkesin dil öğrenmesine de gerek kalmayacak.
YanıtlaSilDuymuştum. Yaygınlaştığı zamanlar da gelecektir. İhtiyaç ortadan kalkınca ; yabancı dile ilgi ve merak da ortadan kalkıyor. En azından benim için kalktı.
Sil